arkadaşlar
212.68.45.221  
  4n4 $4yf4
  İLєтişiм
  ziγaяєтçi dєFтєяi
  Saγaς
  FσяuмLaя
  т0p10
  Liηк €кLє
  Fm RadYo
  SaкLı SaγFaLaя
  haяiтaLaя
  qüzєL SözLєя
  aηкєтLєя
  haвєяLєя 2
  ŞiiяLєя
  haвєяLєя
  σγuη σγηa
  FuтвσL haвєяLєяi
  тω dє ßuqüη...
  qüηLüк ßuяςLaя
  GaZeTeLEr
  pяσqяaм aяa??
  Sizin Siteniz...
  Komik VideoLar(+Futßol)
  RüYa TaBiRLeRi
  ßilqisaYar SözLüqü
  MsN ArAmA MoToRu
  GüNüN SöZLeRi
  ÖzLü SözLeR
  DiN İçEReN SözLeR
  KoMik FıkRaLaR
  PaPaTYa FaLı
  ChaT
  k2Network OyunLar
  MilliYet Son DaKika HaberLeri
  HafTanın Yeni FilMLeRi
  OnLiNe SöZLüK
  AllaH'ın (c.c)99 İsiMLeRi
  İDDA YoRuMLaRı
  Yol DurumLarı
  Komik ßilMeceLer
  R3sM! KuRuMLæR
  ßaqLaNTıLar
  Son Dk İnterNet Haberleri
  M!Rc S0hßeT
  GoogLe
  S!t€Y€ R3S!M Att...
  OnL!N€ Müziq DiNLe
  Manset Haberler
  ß!lq! YaRıSMaLaRı
  €-Ma!l €kle
  İsTiKLaL MarŞı
  TüKçE KeLiMe AraMa MotorU
  Canlı Yayın
  DoquM HesaPLamA
  İller Arası MesaFe
  İlahiler
  Para Piyasası
  Şiir Dinle
  ŞampiyoNLaR Liqİ
  PaqerankLar
  Mac SonuçLarı
  Turkcell Süper Lig Puan Durumu
  Aşkınızı Ölçün
  ProqRamLar
  YerLi KlipLer
  Msn Nick Oluşturma
  Windows Liwe Messenqer
  Tv(televizyon)izle
  Radyo Portalı
  Siteye DownloAd ßutton Eklemek
  Arama MotorLarı
  Sitene Ekle
  Dünya Haritası
  KurAn-i Kerim
  Ziyaretçi ßilqiLeri
  Telefon Şakaları
  ßilqisayara Göz At
  Haßer Ara
  Gelişmiş Arama Motoru
  Devletim.com
  Youtube Den Video Ara
  R3KLaMLaR
  Dış Haberler
  DownLoad Arşivi İnndir
  Youtube,Mynet,İzlesene.com
  Dünyanın Üzerine Yazı Yaz
  Dünyanın En Çok Ziyaret Edilen Web SiteLeri
  Altılı Ganyan
  s€s Dosyası Ekle
  MeB Haberleri
  İp Sorqulama
  Tr.gg İçi Chat
  Telefon ßorç Sorqulama
  Hareketli Gifler
  Dizi Akışı
  Türkiye Karayolları Haritası
  700 Çeşit Müzikler
  RaP RadYoLaRı
  Tüm RadYoLar
  Film Fraqmanları
  İş İlanları
  Miniclipler
  €n Son Yaşanan DepremLer
  WwW.ArTFiNFm.Tr.Gg
  FiLmLeR
  Msn Acc
  100 Temel Eser
100 Temel Eser
Türk gölge oyununun tek temsilcisi olarak kabul edilen Karagöz oyununun kökeni konusunda değişik görüşler vardır. Kimi kaynaklara göre Orta Asya'dan, İran'dan ya da Hindistan'dan batıya göç eden Çingeneler aracılığıyla Anadolu'ya gelmiştir. Bir görüşe göre Bizans, İtalya ya da Yunan kökenlidir. Türkiye'ye Portekiz ya da İspanya'dan göç eden Yahudiler aracılığıyla geldiğini savunanlar da vardır. Ancak bu görüşleri kanıtlayacak yeterli belge yoktur. Oysa Yavuz Sultan Selim döneminin güvenilir kaynaklarından İbni İlyas, gölge oyununun Türkiye'ye XVI.yy.'da Mısır'dan geldiğini ortaya koymuştur. İlk zamanlar Mısır gölge oyununun etkisi altında olan Karagözün, kesin biçimini XVII.yy.'da aldığı ve tiplemelerin de bu dönemde ortaya çıktığı öne sürülmektedir. Sağlam bir İslam inancına, köklü bir di­ni bilgiye, ciddi bir ahlaki yapıya sahip bir kişiliktir. Tasavvuf kültürüne de vâkıf olan Hoca, birçok tarihî yazma eserde evliyalar arasında zikredilir. Nasreddin Hoca, Evliya Çelebi Seyahatnamesi‘nde “hakîm ulu bir can” olarak tanıtılır. Nasrettin Hoca Fıkraları ile İlgili en eski kaynak olan Ebu’l-Hayr Rûmî’nin Saltuknamesi’nde (M. 1495) Sarı Saltuk, Nasreddin Hoca’ya bir hediye göndererek dua talebinde bulunur. Hoca evde olmadığı için Hoca’nın hanımı, onun yerine dua eder. Bu duanın bazı cümleleri şu şekildedir: “..dünyada fasık facir ile alaka eyleme ve dahi kötü kişi­ye karşı kendini ve hem malını güvenip emanet etme ve di­linden tövbe ve istiğfarı koma, kendin için isteyeceğini baş­kası için de iste, Allah’tan korkup Resul’den utanasın ve ahi-ret için burada güzel amel işleyesin yaramaz işlerden kaçınasın, günahlarını çoğaltmayasın ki gönlün kararmasın. Böylece gönül aynanda gizli sırları keşfedebilesin, Hakk’ı mü­şahede edebilesin…” Nasreddin Hoca 1284 tarihinde Akşehir’de vefat etmiş­tir. Türbesi üzerindeki yazıda ” Yazı baki, ömür fânî, kul âsî, Rab affedicidir.” sözleri yer almaktadır. Bu fıkralarda halkımızın meseleleri­ni pratik bir şekilde hallederek hadiseler karşısındaki tavrı yergi becerisi ve kullandığı dili ile Anadolu insanının duygu­larına tercüman olmuştur. Nasreddin Hoca’nın temsil ettiği, sıradan bir kurnazlık değil; imbiklenmiş zekânın arkasında doğruyu, iyiyi ve güze li; sabır ve dürüstlüğü telkin eden bir akıl yürütme sistemidir Nasreddin Hoca fıkralarının temel özelliklerinden btris de sözlü geleneğe uygun olarak kısa, açık, yalın ve özlü olmasıdır. Bu fıkralar Türkçemizdeki halk söyleyişleri için zen gin bir kaynak durumundadır. Diyaloglarda da söz uzatılma dan gaye, kısa bir şekilde anlatılmıştır. Nasreddin Hoca’nın ağzında vurucu sözler kalıplaşmıştır. Bu kalıplardan ipe ur sermek, bindiği dalı kesmek, kazın ayağı, kuşa benzemek, yt kürküm ye vb. birçoğu özlü söz ya da deyim olarak kul lanılmaya başlanmıştır. Birçok fıkrada insanların ibret alacağ konular sembollerle anlatılır: “Ye kürküm ye, kürküm esk sözüm geçmez.” ifadeleriyle toplumun gerçeğe değil dış gÖ rüntüye önem verdiği eleştirilir. “Kazan doğurdu, kazan öl dü.” fıkrası çıkarını koruma uğrunda tabiatın kanunlarına kar şı gelmeyi eleştirir. Nasreddin Hocanın fıkralarında halkı eğiten ders veren yaklaşımlar bulunmaktadır. Türk milletinin birçok meseley Nasreddin Hoca’nın dilinden, ağzından ifade etmekten hoş lanması, onun aklı ve zekâsı ile ilgili meseleleri yargılaması hükme bağlaması, tenkid etmesi, üzerinde ciddiyetle durul ması gereken ayrı bir mevzudur. Çünkü bu ortak güç, halkıı ortak gücünün, Nasrettin Hoca kalıbı içinde aksedişidh Nasreddin Hoca’nın şahsiyetinde şekillenen Türk hail düşüncesi, dünya görüşü, insan anlayışı ve cemiyet ha yatında cereyan eden olaylara karşı alınan tavır ve tutumlarır genel yapısı fıkralara yansımıştır. Nasreddin Hoca’ya bağlı olarak anlatılan fıkralar âdeta Türk düşüncesinin olukları, çe­şitli ifade kalıpları gibidir. Bu sebeple de Nasreddin Hoca, bir fıkra tipi olduğu kadar, Türk düşüncesini, dünya görüşünü, insan anlayışını en iyi şekilde anlatan, ifade eden bilgemizdir. NASRETTİN HOCA FIKRALARI’NDAN SEÇMELER Utancımdan Saklandım: Nasreddin Hoca’nın evine bir gün hırsız girmiş. Hoca dolabın içine saklanmış. Hırsız, evin içini, dışını iyice aramış ancak çalacak, işe yarar bir şey bulamamış. Bu sırada bir şey bulma umuduyla dolabı açan hırsız içeride saklanan Hoca’yı görmüş ve birden şaşırarak : - Sen burada mısın? Hoca, evet demiş, “Çalacak bir şey bulamayacağını bili­yorum da utancımdan saklandım.” Papağan: Nasreddin Hoca pazarda dolaşırken renkli bir kuşun on iki altına satıldığını görürmüş. Bu durum karşısında şaşıran Hoca yanındakilere sormuş: - Bu kuş niçin bu kadar para ediyor? - Bu papağandır, konuşur. Hoca hemen evine gitmiş, hindisini koltuğunun altına alıp pazara getirmiş. - Hoca’m bu hindi kaç para ? diye sormuşlar. - On altın, demiş. Herkes şaşırmış: - Bir hindi on altın eder mi? - Görmüyor musunuz, papağanı on iki altına satıyorlar. - Ama Hoca’m onun marifeti var, insan gibi konuşuyor. Senin hindi ne yapar ki? - O konuşursa bu da insan gibi düşünür! İpe Un Sermek Bir gün komşusu, Hoca’dan urgan istemiş. Hoca içeriye girip çıkmış: - İp boş değil, demiş. Hanım üstüne un sermiş. Komşu; - Bu nasıl iş Efendi, demiş. Hiç ipe un serilir mi? - Serilir elbette, vermeye gönlüm olmayınca ipe un da serilir. Ayı Kurtardık Hoca bir akşam su çekmek için kuyuya gider. Kuyunun kapağını açınca bir de ne görsün, kuyunun içinde koskoca ay… “Eyvah, ay kuyuya düşmüş hanım, koş çengeli getir, ay kuyuya düşmüş!” diye seslenir. Hanımı koşar, çengeli getirir Hoca, çengeli kuyuya atar, sallar sallar tutturamaz. Nihayet çengel bir taşa takılır. Hoca kuvvetle çekerken çengel kopar, kendisi de sırt üstü yere düşer. Göğe bakar ki ay gökyüzünde. “Oooh, çok şükür, düş­tük ama ay’ı da kuyudan çıkardık!” Timur’un Filleri Timur, Akşehir’e bir erkek fil getirmiş. Başıboş gezen fil, ekili alanları silip süpürmüş, bağlara bahçelere zarar vermiş. Üstelik, yiyeceğini de Akşehirliler sağlıyormuş. Kısacası, fil şehrin başına bela olmuş. Sonunda Akşehirliler Hoca’ya gidip; -Hoca Efendi Timur’a ancak sen söz geçirebilirsin. Şu­nun bir çaresine baksan. - Haklısınız, yarın benimle birlikte on-on beş kişi gelsin, hep birlikte gidip Timur’a derdimizi anlatalım. Ertesi gün Hoca önde, diğerleri arkada, yola koyulmuş­lar. Fakat yol boyunca gruptakiler birer ikişer ayrılmış. Ti­mur’un otağına yaklaştıklarında Hoca dönüp ardına bir bak­mış, kimse yok… Hepsi korkudan kaçmışlar. Timur’un yanı­na gelen Hoca: - Efendim, biz Akşehirliler getirdiğiniz fili çok sevdik. Ama hâline acıyoruz. Zavallı hayvan tek kaldı. Akşehirliler bir de dişisini getirtmeniz için beni yolladılar. Timur bu sözlerden hoşlanmış; - Akşehirlilere selam söyle, isteklerini yerine getireceğim. Hoca oradan çıkıp kendisini dört gözle bekleyen Akşe­hirlilerin yanına varınca; - Muştular olsun! Belanın dişisi de geliyor! Ah Gençlik Hoca bir gün ata binmek istemiş. Hayvanın boyu epey yüksekmiş. Hoca bir türlü atin üstüne sıçrayamamış. Yanın­dakiler duyacak şekilde sesini yükseltip, söylenmiş: -Ah gençlik ah! Gençliğimizde böyle miydik? Sonra sesini alçaltarak kendi kendine mırıldanmış: - Ben senin gençliğini de iyi bilirim Nasreddüinn! Ya Tutarsa Hoca bir gün biraz yoğurt mayası alıp Akşehir Gölü’ne gitmiş, mayayı göle bırakmış. Birisi bunu görüp sormuş: - Ne yapıyorsun öyle Hoca? - Hiç, göle maya çalıyorum. Adam şaşırıp kalmış: - Hoca’m hiç göl maya tutar mı? - Ben de biliyorum tutmayacağını. Ama ya tutarsa? Tarifi Bende Günlerden bir gün Hoca’nın canı ciğer istemiş. Kasaptan ciğeri alan Hoca evine giderken dostlarından birine rastlamış. Adam: - Hoca’m o ciğeri nasıl pişireceksin? - Bilmem. Dostu, bir çeşit ciğer yahnisi tarif etmiş. Hoca: - Bu uzun sürdü, aklımda kalmaz, sana zahmet bu tarifi bir kâğıt parçasına yazıver. Hoca, tarifi cebinde, ciğeri elinde dalgın dalgın giderken bir çaylak süzülüp inmiş, ciğeri kapıp havalanmış. Hoca bir müddet koşmuş, bakmış ki koşmakla gökteki kuşu tutmaya imkân yok. Elindeki tarifi havaya doğru sal­layıp çaylağa bağırmış: - Boşuna heveslenme, ağız tadıyla yiyemeyeceksin, tari­fi bende. Kazan Doğurdu Hoca bir gün komşusundan ödünç bir kazan ister. İşini bitirdikten sonra kazanın içine bir tencere koyup komşusuna götürür. Komşu, tencereyi görünce: - Hoca bu nedir böyle? - Sorma komşu kazan gebeymiş. Anlayacağın senin ka­zan doğurdu. Bu duruma sevinen adam kazanı tencereyle beraber alır. Bir zaman sonra Hoca, aynı komşusundan kazanını ge­ne ister. Aradan epey zaman geçer; fakat bu sefer Hoca ka­zanı geri vermez. Sonunda komşusu Hoca’nın evine gidip kazanı ister. Hoca, üzgün bir şekilde: - Aah komşum, başınız sağ olsun, kazan sizlere ömür… - Aman Hoca’m ne diyorsun? Hiç kazan ölür mü? - A komşucuğum, kazanın doğurduğuna inandın da öl­düğüne mi inanmıyorsun? İsa Ne Yer ? Hoca, ramazan ayını geçirdiği köyde vaaz verirken bir ara Hz. İsa’nın göğe çekildiğinden söz etmiş. Camiden çıkın­ca yaşlı bir kadın yanma yaklaşıp: - Hoca’m, İsa Peygamber göğe çekildi, dedin. Acaba o orada ne yiyip ne içer ? Hoca da zaten köyde ilgisizlikten dertlidir: - Bre kadın, günlerdir bu köydeyim, bir gün olsun şu za­vallı Hoca ne yer ne içer demediniz de gökyüzünde Allah’a kavuşmuş peygamberin ne yiyip içtiğini mi soruyorsun! Cenazede Hoca’ya sormuşlar: - Cenazede tabutun önünden mi yürümeli, arkasından mı? Hoca: - İçinde olmayın da, demiş, önünden de gitseniz olur, ar­dından da… Eşeğe mi İnanıyorsun Bana mı Bir sabah komşularından biri Hoca’ya: - Efendi, demiş, değirmene gidip geleceğim. Bugün eşe­ğini bana ödünç verir misin? Hoca kestirip atmış: - Evde değil. Tam o sırada ahırdaki eşek anırmaya başlamış. Komşu: - İşte bak eşek ahırdaymış. Yazıklar olsun komşu bir eşe­ği esirgedin benden. Hoca sesini yükseltmiş: - Yahu sen ne biçim adamsın? Ak sakalımla benim sözü­me inanmıyorsun da eşeğin sözüne mi inanıyorsun! Parayı Veren Düdüğü Çalar Hoca pazara giderken mahallesindeki çocuklar etrafına toplanmışlar. Her birisi çarşıdan kendileri için bir şeyler al­masını istemiş. İçlerinden bir çocuk da parasını vererek ken­disi için bir düdük almasını istemiş. Hoca: ‘ - Peki, peki getiririm, demiş. Akşamüstü pazardan dönerken çocuklar Hoca’nın yolu­nu kesmişler. Hepsi siparişlerini sormuş. Hoca sadece para veren çocuğa düdüğünü uzatmış ve demiş ki: - Parayı veren, düdüğü çalar! Kedi Nerede Hoca bir gün evine et götürmüş. Hanımına eti vererek akşama bir güzel pişirmesini tembih etmiş. Hanımı da eti pi­şirip komşularıyla bir güzel, afiyetle yemiş. Akşam et yeme ümidiyle eve gelen Hoca’ya da: - Efendi sorma etin başına gelenleri. Bizim kedi senin ge­tirdiğin eti kapıp kaçtı. Arkasından koştum ama yetişemedim, Anlayacağın hain kedi senin eti yedi. Hoca hemen oracıkta duran cılız kediyi tutmuş ve tart­mış. Kedi iki okka gelmiş. Hanımına: - Hatun, bu kedi ise benim et nerede, bu et ise bizim ke­di nerede? Keramet Kavukta İse Adamın biri Iran taraflarından gelen bir mektubu Ho-ca’ya vermiş: - Hoca’m, sana zahmet şu mektubu bir okuyuver. Hoca bakmış, yazı hem okunaksız, hem de Farsça yazıl­mış. Hoca mektubu getiren kişiye: - Bunu siz başkasına okutun. Adam ısrar edince açıklamak zorunda kalmış: - Ben Farsça bilmem. Türkçe de olsa yazı okunaklı olma­dığı için yine okuyamazdım. Adam bu durum karşısında sinirlenmiş: - Başında kocaman kavuk, üstünde şu cübbenle şu mek­tubu okuyamıyorsun, bir de hocayım diye geçinirsin! Hoca kavuğunu cübbesini çıkarıp adamın önüne koy­muş: - Keramet kavukla cübbedeyse, buyur sen giy, mektubu da sen oku! Karagöz Oyunun hiç şüphesiz başrol oyuncusu Karagöz’dür. Okumamış bir halk adamıdır. Hacıvat’ın kullandığı yabancı kelimeleri anlamaz ya da anlamaz görünüp, onlara yanlış anlamlar yükleyerek ortaya çeşitli nükteler çıkarırken bir taraftan da Türkçe dil kuralları ile yabancı kelimeler kullanan Hacıvat ile alay eder. Her işe burnunu sokar,her işe karışır, sokakta olmadığı zaman da evinin penceresinden uzanarak, ya da içerden seslenerek işe karışır. Dobra, zaman zaman patavatsız yapısından dolayı ikide bir zor durumlarda kalırsa da bir yolunu bulup işin içinden sıyrılır. Çoğu zaman işsiz, geçim derdindedir .Hacıvat’ın bulduğu işlere girip çalışır. Başında ışkırlak adı verilen oynak bir şapka vardır. Değişik oyunlarda rol icabı değişik kıyafetler içinde farklı Karagöz tasvirleri vardır. Kadın Karagöz , Gelin Karagöz , Eşek karagöz , Çıplak Karagöz , Bekçi Karagöz , Çingene Karagöz , Tulumlu Karagöz , Davulcu Karagöz , Ağa Karagöz v.s. (Velhasıl zavallının başına gelmeyen kalmaz..) Hacıvat Tam bir düzen adamıdır.Nabza göre şerbet verir, eyyamcıdır.Kişisel çıkarlarını her zaman ön planda tutar.Az buçuk okumuşluğundan dolayı yabancı sözcüklerle konuşmayı sever.Perdeye gelen hemen herkesi tanır, onların işlerine aracılık eder.Alın teriyle çalışıp kazanmaktan çok Karagöz’ü çalıştırarak onun sırtından geçinmeye bakar (Günümüzde de ne kadar çok Hacıvat var değil mi.. Entel görünmek için cümle aralarına yabancı kelimeler sıkıştıranlar, başkalarının sırtından geçinenler, çıkarcılar...). Değişik oyunlarda rol icabı değişik kıyafetler içinde farklı Hacıvat tasvirleri vardır. Keçi Hacıvat , Çıplak Hacıvat, Kadın Hacıvat, Kahya Hacıvat vb.
 
 
   
Bugün 4087 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol